13 Ekim 2011 Perşembe

Sorry,I Love You

     Kaç gündür iki gözüm iki çeşme ağlıyorum.Hani bir derdim falan olduğundan değil ha,bildiğin psikopatlık benim ki.Habire Halil Sezai dinleyesim geliyor,kafam dumaaan falan.Önceleri izleyip ağladığım aşk filmlerinin dozunu arttırıp diziye geçiş yaptım mesela.Hemde en acıklısıyla 'Im sorry i love you' diye bir Kore dizisi.16 bölümlük bir şey ama başka hiç bir ülkenin dizilerinde bulamayacağınız bir aşk barındırıyor içinde.Aslında Türk dizilerine benziyor bir kaç yönden ama içinde gereksiz entrikalar yok bunun.16 bölüm gözyaşı var.Ortada yanıcağınız bir durum yoksa oturup bu iki aşığın haline yanabilirsiniz mesela.Bende finali bugün yaptım hala ağlamaklıyım.Millet reklamlarda gördüğü şeylere özenir ne biliyim magazin programlarındaki ünlülerin yaşantılarına falan bende gider aşk filmlerindeki çiftlere özenirim.Ama sadece özenmekle yetinirim çünkü ömrüm billah arasam öyle bir aşk bulamam.Ha bugünkü yazının mesajı ne derseniz bende size bi siktirin gidin hangi yazının mesajı oldu ki bunun olsun derim.O yüzden hiç mesaj aramakla kasmayın gidin bu diziyi izleyin sonra onların ki aşksa sizinki ne diye bir tartışın içinizde en olmadı bir kaç kelime Korece öğrenirsiniz yanınıza kar kalır. 

9 Ekim 2011 Pazar

Just Fuck It

     Ah şu ağzımı tutmayı bi becerebilsem herşey hallolucak Duygularımı niye içimde saklayamıyorum ki ben,birine aşık olduğumuda tüm okul öğrenmese olmaz.Geçen yazıda bahsettiğim bi çocuk vardı hani,heh işte ben o çocuktan geçen yıldan beri hoşlanıyordum. Ağzımı yine tutamadım,aslında pekde önemsemediğim için o zamanlar çocuğun yakın arkadaşlarından birine söylemiş bulundum.Ne biliyim ben gidip hemen yetiştiriceğini.Sonra iş ciddiye bindi ben bildiğin vuruldum bu çocuğa.Yazın sadece facebooktan konuştuk bi kaç kere.Bi de okulda çocuk bana bi kaç kere gülümseyince ben hemen 'tamam ya o da benden hoşlanıyor'etiketini yapıştırdım malumunuz.Ama gelin görün ki kazın ayağı öyle değilmiş.Bunu da yine aynı kişiden öğrendim.'Abi seviyosan git konuş' saçmalığına kısmen uydum bende.Kısmen diyorum çünkü direk gidip konuşamam ben.Şuana kadar sadece 2 kişiye seni seviyorum dedim.Birinde 10 yaşındaydım yani ordaki seni seviyorumu büyük ihtimal seninle ip atlamayı top oynamayı beslenme çantamı paylaşmayı seviyorum anlamında kullanmışımdır.İkincisi de 2 yıl önceydi ve birincisinden daha saçma nedenlere dayandığı kesin.Ha bi de ikincisini çok gereksiz birine söylemişim bunu da yeni anlıyorum.Yani sütten ağzım yanmış bunda da aynı şeyleri yaşayamam dedim.En azından kıvırma payım olur çocuk kötü bişey söylerse ''ben öyle demedim yeaa o yanlış anlamış,ben sadece hoş çocuk dedim'' diyebilrim tabi bebe ne kadarını yutarsa.Neyse arkadaşına dedim böyle böyle.Tamam ''ben ağzını ararım senin adını vermeden'' dedi.Ertesi gün geldi yanıma konuştun mu dedim.Konuşmuş.Bak bana dediklerini aynen yazıyorum buraya:
A:Bi kız var,senden hoşlanıyomuş
B:Abi bu yıl olmaz ya,malum sınav falan var,hocalarda çok sıkıyo,bu arada kız kim?
A:Biliyosun zaten Ciglipap
B:Dediğim gibi zaman ayıramam bu yıl,seneye belki

Şimdi diyalogdaki hangi saçmalıktan başlıyayım.Ben ağzını ararım diyen arkadaşımın direk adımı vermesinden mi,boş olduğu her dakika bahçede basketbol oynayan bebenin sınav bahanesinin arkasına sığınıp beni 1 yıl bekletebiliceğine inanmasından mı?

Anlıycağınız yine sapım.Ama bu o kadar koymadı yani siktir çekmeyi öğrendim artık canımı sıkan herşeye herkese.

27 Eylül 2011 Salı

Lise bir manavsa üniversite bir haldir!

    Demiş zamanında diyen kişi.Aslında bu bize sınav yılında söylenen 'son yıl aşık mı olunurmış,şimdi tut,sınavdan sonra bol bol olursun' geyiğinden pek de farklı değil.Hani üniversite hal olsa nolur sen enginarken,yine bi alıcın çıkmaz.Benimki de o hesap.Eee çoğu gitti azı kaldı.Nasıl biter bu 4 yıl diye başladığım lise hayatımın son yılına girmiş bulunmaktayım.Aslında üzülüyorum yani henüz kendimi alıştıramadım okuldan ayrılma fikrine.Hele okuldaki ilk yılımı düşündükçe daha da zorlaşıyo herşeyi ardımda bırakıp gitmek.Sahiplenme duygusu çok kötü bişey ya.Bağlanmamak gerekiyo aslında hiçkimseye,hiçbirşeye.Ama huyumuz kurusun biz insanlar engel olamıyoruz hep bişeyleri sahiplenmeye.Bende kendi kendime dedim ciglipap madem ayrılıcaksın doya doya yaşa şu lise hayatını da öyle git.Sonra da dedim lan nasıl yaşıycam ki etrafıımdaki herkes otomatiğe bağlanmış gibi soru çözüyo.Hani benim yaptığım mı garip onların ki mi diye sorarsanız bana,onlarınki.Bu kadar da abartılmaz ki.Öğrencilik hayatım boyunca hiç inek olmadım olmam da.Arada sırada açarım test kitabımı ,şöyle bi bakarım sorulara,kolay gelenleri çözerim çözemediklerimi siktir ederim devam ederim yoluma.Matematiğe kafam pek basmıyo şimdi ne yalan söyliyeyim ama illa bastırıcam diye de gece gündüz test çözmenin bi alemi yok.Neyse dediğim gibi liseden ayrılıcağım için buruğum biraz.Okulun her hangi bi köşesinden geçerken gözümde hep o noktaya ait anılar falan canlanıyo,özelliklede ismi lazım olmayan kişiyle alakalı anılar.Ona kızgınım falan ama yinede lise hayatımın en güzel senesiydi o sene.Ardından geçen her sene okul biraz daha sıkıcı hale geldi.Bu yılı saymıyorum zaten yaşamıyoruz gibi bişey.En çok yanıcağım noktalardan biri de şu liseden 1 allahın kuluyla çıkamadan ayrılıcam.Sap geldiiiim,sap gidicem.Tam bu yıl olucak galiba birinden hoşlanıyorum dedim,o da sorunlu çıktı.Sanalda konuşurken herşey güzel,espriler,muhabbetler falan okullar açıldı çocuk yüzüme bakmıyo mk.Hani utangaç falan desen bu kadar da olmaz ki kardeşim.En azından bi günaydın de.Geçen kantinde göz göze geldik dedim gülümseyeyim bari,bana bi gülümseyişi var allah seni inandırsın hani uzun zamandır görşmediğin muhabbetinin olmadığı ilkokul arkadaşınla dışarda karşılaşırsında mecburen gülümseyip geçmek zorunda kalırsın,al işte o gülümsemenin aynısı yemin ediyorum sana.O gülümsemeyi gördükten sonra etmediğim küfür kalmadı,hem kendime hem ona.Cool falan olmaya mı çalışıyo bi anlasam.Neyse işte bu iş bu yılda olmıycak bende mezuniyet balosuna sap gidicem gibime geliyor.He bide o balo mevzusu var ona da daha sonra dokunurum artık.Bu günlük bu kadar yeter,sağlıcakla kalın efenim.

12 Eylül 2011 Pazartesi

Love,can I be loved?

    Ben bu gerçek aşkı bulma işini biraz abarttım sanırım.Etrafımdaki her erkeğe potansiyel hayatımın aşkı gözüyle bakmaya başladım.Tabi bunda izlediğim filmlerinde etkisi bir hayli büyük.Alışveriş yaptıktan sonra kasada beklerken bana sırasını veren bebe için saniyesinde bir sürü senaryo yazıyorum.Şimdi elimdekiler dökülse birlikte eğilsekde toplasak,o esnada gözlerimiz buluşsa kalpler falan uçuşsa gibi.Geçen de kuzenlerle sinemaya gitmişiz.Kapıdan girer girmez ilerki masadaki çocuklar hep birlikte dönüp bize baktılar.Şaşırdım.Neyse döndük arkamızı biletlerimizi aldık,salona gitmek için yanlarından geçmek zorundayız.Bir baktım yine bakıyolar.Hani o kadar alımlıda değilim kot,t-shirt var üstümde.Oraya giden hatunların yanında baya sıradan kalıyorum yani.neyse o esnada masadan bi tanesi kalktı.Biletinizi alayım dedi.O an benim jeton düştü.Çocuklar orda çalışıyorlarmış.Verdik biletleri takip ettik.Tam yerimize geldik oturduk,benim kuzen tutturdu hadi kalk yiyecek bişiler al diye.Film başlamadan kalktım,popcornla içecek bişeyler almaya gittim.4 cola 2 de mısırı tek başıma taşıyamayacağımı anlamamla birlikte cebimden telefonumu çıkarıp kuzeni aramaya karar verdim.Kontörümde yok ödemeli aramaya çalışıyorum bide.Benim zorlandığımı gören çalışanlardan biri yanıma geldi ''Yardım edeyim isterseniz'' dedi.Ben bi iki saniye bebenin yüzüne bakıp senaryomu yazmaya başladım bile.''Çok iyi olur aslında'' dedim suratıma en sevimli gülümsememi yerleştirip.Elimdekilerin yarısını o aldı ve salona giden uzun koridora girdik.Ben yine senaryomu yazmaya devam ettim.Tam ağzımı açıp bişeyler söylmek aklıma gelmiştiki bi baktım bizim salona varmışız.Biz içeri girdik.Kuzen de anlam veremiyo kim ki bu diye mal mal bakıyo yüzüme.Çocuk elindekileri verdi bende nazikçe teşekkür ettim.Sonra döndü gitti.Film başladı ve tahmin edin türü ne? evet yine romantik komedi,en sevdiğimden.Film boyunca kendimi kızın yerine sinemacımı da çocuğun yerine koyup hayallere daldım.Film arasında kuzen beni su almaya gönderdi bende hiç itiraz etmeden yine yola koyuldum.Suyu alırken etrafıma akındım ama göremedim onu.Yine uzun koridora daldım.Bi baktım ilerde bi salonun kapısıyla uğraşıyo.Beni gördü,bende utandım kafamı öne eğip bakmamaya çalıştım.yanına yaklaştığımda bi an bakıyomu acaba deyip kafamı kaldırdığımda bana sevimli sevimli gülümseyip göz kırptııııı.Ayiiiii.Bende gülümsedim geçtim yanından.Kafama sıçayım ya.Utanıcak zamanı buldum.Başka zaman öküz gibi keserim beğendiğim bebeleri.Şansıma bak ki bu sefer bebe de beni kesti ama ben bakamadım.Filmin ikinci yarısı boyunca kendime küfrettim.Filmden çıkınca yine etrafıma bakındım ama bulamadım onu.Üstünde yaka kartı falanda yoktu ki ismine bakayım.Şimdi bekle ki bayram gelsin memlekete gidelim bende sinemaya gideyim de o bebeyi bulayım.Eğer bi romantik komedinin içinde olsaydık onunla biyerde tekrar karşılaşırdım.Ama dediğim gibi hayatın romantik filmlerdeki gibi olmadığını öğrendim ben artık.Neyse artık önümüzdeki maçlara bakıcaz.Maç dedim de milli takımın Sırplara yenilip turnuvaya veda etmeside beni ziyadesiyle üzdü şu sıralar.Tamam herkesin hatası var da onlara da bu kadar yüklenmek pek doğru gelmiyor bana.Çünkü ellerinden geleni yaptıklarnı biliyorum.Olimpiyatlara katılamasakta 2013 de özlediğimiz milli takımı görüceğimize eminim ben.

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Evet yine ben

    Şimdi içinizden,tükürdüğünü yalamak bu olsa gerek diye düşünenler vardır,biliyorum.Evet ne yalan söyleyeyim ben de baya bi düşündüm yazmaya devam etsem mi diye.Ama yazarak rahatladığımı fark ettim.Yok onunla karşılaşmadık.Anlatmayı özlemişim sadece.Eee şimdi ne anlatıcaksın derseniz inanın bende bilmiyorum.Öylece anlatmaya koyuldum.Sanırım ilk önce kendime yeni bi sevdicek bulmalıyım.Eskisinden hayır gelmiycek çünkü bana.Gerçi bu konuda üstüme yoktur.Şıp sevdi falan değilim ama aşksız duramıyorum ben.Ve en önemlisi nerde imkansız aşk,orda ben.Tipsiz falan olduğumdan değil sanırım şu ana kadar karşılık alamamış olmam.Tamam dünya güzeli sayılmam ama yok ya tipsiz de değilim.Ne diyodum,hah aşk arayışı içerisindeyim.Aslında hoşlandığım biri var ama aşk değil bu biliyorum.Ben ilk görüşte aşka inananlardanım.Onu ilk gördüğünde böyle gözlerinde şimşekler falan çaktıysa ve suratında şapşal bi gülümseme varsa tamamdır.Ama bu sefer böyle olmadı.Bi de hayatta sadece bir kez aşık olur insan diyenler var.Henüz sadece bi kere aşık olduğumdan bu tezin doğruluğu hakkında pek yorum yapamıycam.Sadece doğru olmadığına inanmak istiyorum.Eğer doğruysa sıçtım.Artık ömrüm boyunca bedevi gibi aşkı arar dururum da hakkımı tükkettiğim için bulamam.Yazık olur yani gençliğime.Geçen arkadaşlarla iftara gidicektik.Ben biraz erken varmışım buluşma yerine.Şakır şakır da yağmur yağıyo.Neyse ki şemsiyem var.İzlediğim onca romantik komediden sonra 'Şimdi şemsiyesi olmayan yakışıklı bi bebe gelse,yağmurdan ıslanırken ben ona 'burda ikimize yeticek kadar yer var 'desem de şemsiyemin altına alsam yağmur dinene kadar beklesek' diye hayallere daldım da yanıma gelip dikilen tek insan makyajının akmasından korkan kokoş bi teyze oldu.Bi kere daha anladım ki hayat filmlerdeki gibi değilmiş.Yani kısa kesmek gerekirse yazmaya devam.Bu blog onun için açılmış olabilir ama bu ondan başka kimseyi anlatamıycağım anlamına gelmez.Geçmişe mazi yani.Bu arada beni tekrar yazmam için gaza getiren PucCa 'ya da sevgiler..

6 Ağustos 2011 Cumartesi

   Kızgınım ona.Kızgından çok kırgınım aslında.Belki de yıkığım biraz,hayal kırıklığına uğramış.Bunu bana ilk kez yapmıyo.Ama sonuncu olması için dua ediyorum  ben artık.Bu sefer büyük konuşup ''Bitti'' demiycem.Ne zaman böyle beylik laflar etsem onun adını sayıklarken buluyorum çünkü kendimi.Oluruna bırakmayı öğrenmenin zamanı geldi gibi duruyo.Bu zamana kadar şansımı hep zorladım ben.Sadece karşıma geçip iki çift laf etmesini istedim.O bunu bile yapamadı.Ben onu sayfalarca bıkmadan anlatabiliyoken,o iki satır cevap bile yazmadı bana.Peki niye uğraşıyorum?Bugün bi kere daha sordum bu soruyu kendime.Niye kaderime razı olup,beni sevmedi,sevmiycek deyip çekilemiyorum bi kenara.Kabullenmek en kolayı gibi gözüksede bazen,en zor olanı aslında.Dedim ya ben hayal dünyamda oynadığım bu oyundan mutluydum ta ki gerçek hayatla yüzleşmek zorunda kalıncaya kadar.Sevmiyodu işte,ne diye zorluyodum ki.Değermiydi?Değmezmiş deyip daha da arabeskleştiremiycem güzelim blogumu.Bu blogu onun için açtım.Hevesle yaşadığım herkes için sıradan ama benim için önemli anları anlatmak için.Artık o hevesim kalmadı.Geri geliceğini de sanmıyorum kolay kolay.Ha bi gün olurda karşılaşırsak biyerlerde,gelir anlatırım.İşte o zamana kadar  elveda blog,elveda sevdiceğim...

28 Temmuz 2011 Perşembe

Ne güzel güldün kantinde banaa

    Ahh ah hayat ne güzeldi o zamanlar...Onu yeni yeni tanıdığım zamanlardan bahsediyorum,yani oda beni seviyo sandığım ve platonik olduğumu henüz kabullenemediğim zamanlar.Harbi ne güzel günlerdi.Ben mal mal onu keseken onunda gözü arada bana kaysa (ki göz kayması değil,çocuk bildiğin bu kız niye mal mal bana bakıyo diye bana bakıyomuş) ben hemen tamam o da bana aşık etiketini yapıştırıverirdim.Kendi hayal dünyamda oynadığım oyundan mutluydum o zamanlar.Kim tahmin ederdi 3 yıl sürüceğini.Ama arkadaşlarım beni uyardı,'Saçmalama Ciglipap çocuğun seni kestiği falan yok,sende öküz gibi bakma' dediler.Ama yook ben eminim ya onun beni sevdiğinden illa sonuna kadar gidicem.Gittim de noldu?Elimde ne var?Bi bok.Bu kadar ileri gitmeseydim en azından  Facebook'ta da olsa arkadaş olurduk.Evet orda da değiliz.Beni kabul etmedi.Hemde sadece bi kere değil tam 3 kere kabul etmedi.Yani bi yerde beni fake hesap açmaya mecbur etti.
   Yine bi gün kantinde oturuyoruz arkadaşımla.Ondan da hep arkadaşım diye bahsetmek olmuyo,takma bi isim bulmalı.Hah buldum Viglitaf olsun.İşte bi gün Viglitaf'la oturuyoruz kantinde.Sevdiceğim girdi kapıdan.Bende hemen ayaklandım.Viglitaf a dedim çabuk para çık bende bişiler almalıyım.Sağolsun oda elinde avcunda ne varsa verdi bana.Bende doğruca tezgaha yöneldim.Sevdiceğim o esnada soğuk dolabın başında duruyodu aramızda baya mesafe vardı.Sonra baktım sevdiceğim götün götün geldi benm yanımda durduu.Ben heyecan yaptım tabi baya.Okul kantini malumunuz sıkış tepiş olduğu için sevdiceğimle dipdibeyiz,kolu koluma değiyo,benim kalp de dakikada 500 falan atıyo heralde.Arkamı döndüm hemen Viglitaf a göstericem ya bak yanıma geldi diye.Bi baktım Viglitaf masaya vura vura gülüyo.İşin garibi masada ondan başka insanda yok.Millet de garip garip ona bakıyo niye gülüyo bu kız diye.Neyse baktım Viglitaf beni sallamıyo döndüm tekrar önüme.Bi baktım sevdiceğim alıcağnı almış gitmiş bile.Bende alelacele 2 poğça aldım döndüm masaya.Ben ''Gördün mü Viglitaf yanıma geldiiii'' diye ayiiii lerken aklıma ''Sen niye gülüyodun''diye sormak geldi.Meğer ben Viglitaf dan parayı isterken görmüş heralde bu beni.Ben poğaça almaya gittiğimde bana bakmış ''hay allah''der gibisinden gülmüş sonrada yanıma gelmiiiiş.Yani birazcık rezil olsamda onun için kalktığımı anlamış gülümsemiş bana.Bizim Viglitaf da çocuğun suratındaki ifadeyi görünce kopmuş tabii.
   İşte buda o yıl ki sıradan ama eğlenceli günlrimizden biriydi.Ben ona rezil olmaya alışmıştım oda benim rezilliklerime.Keşke geri dönüp tekrar yaşayabilsem...

8 Temmuz 2011 Cuma

Kelebekler,Köstebekler Ben Beklemem

Uzunca bi süredir yazamıyorum bloga,şehirdışındaydım.Tamamen şehirden kopuk bi ortamda doğayla,otla,kelebeklerle,köstbeklerle iç içeydim.Ve anladım ki ben bu ortama ait değilim.Gördüğüm her böcekte,sinekte basıyorum çığlığı,mübarek seri katille karşı karşıyayım sanki.Muhatemel o çığlıktan sonra zavallı hayvancağızlar benden daha çok korkuyolardır.Neyse sıkıcı geçen 1 haftanın ardından evime döndüm,bilgisayarımın başına oturdum siz değerli takipçilerimi daha fazla bekletmeden yazımı yazmaya koyuldum.Bu yazımda da size doğal olarak, kelebeklerin ekolojik dengedeki yerini anlatıcağım.Şaka lan şaka sevdiceğimi anlatıcam tabi yine ne bekliyodunuz ki.Size daha önce sevdiceğimin gitarist olduğunu söylemiştim.İki yıl önce okulun orkestrasındaydı kendisi lead gitar olarak.Liseler arası müzik yarışmasına katılıcaktı okul orkestrası.Haliyle gidip desteklemek gerekiyodu.Finali geçtim,önelemeye bile gitmiştik,o derece destekliyoduk yani okul grubunu.Çarşamba günüydü önelemeler,orkestrada keman çalan arkadaşım bana önelemelerin Açıkhavada olucağını söylemişti.Haliyle bizde saat 2 3 civarı Açık havada olduk.İçerde kalabalık bi öğrenci topluluğu vardı.Herkes bi yerlere koşuşturuyodu.O kalabalıkta bende tanıdık birilerini bulmaya çalışıyodum.Neyse geçtik oturduk biyere.Bi baktım sahne boş.Ne amfi var,ne bateri var.Dımdızlak.Arkadaşıma döndüm ''yahu bateri nerde,amfi niye yok?''.Bunu dememle önde oturan çocuk arkasını döndü bana garip garip baktı.Tabi anlam veremedim.Sonra yanımdaki arkadaşım orkestradan birine mesaj attı nerdesiniz diye.Cevap kısa ve netti'...Kültür merkezinde'
Ben bunu duyunca 'yanlış yerdeymişiiz'dedim.Öndeki çocuk deminki bakıştan daha alaycı bi ifadeyle yine çevirdi kafasını arkaya.Bildiğin rezil olduk.Dedim bizimkilere 'kalkın gidiyoz'.Kaldırdım onları attık hemen kendimizi dışarı.İyi de ....Kültür merkezi nerdeydi?yarışmanın başlamasına az kalmıştı ve biz daha nerde olduğunu bile bilmiyoduk.Neyse yine aynı arkadaşa mesaj atarak yerin tam konumunu öğenemesekte hangi semtte olduğunu öğrendik.Yoldan geçen bi kadına en kısa sürede oraya nasıl gidebiliceğimizi sorduk oda sağolsun bizi metroya kadar götürdü.Metrodan indik,yine aval aval bakınıyoruz nerde olduğunu bulmak için.Yine yoldan geçen bi amcaya sorduk.Adam bize 3 4 sokak ilerde kırmızı boyalı bi bina dedi.Neyse yine yola koyulduk tam kültür merkezine benzer biyer görür gibi oldum ama baktım kırmızı değil beyaz.Biraz daha yaklaştık binaya.Harbi orasıymış.Bizim amca ya yıllar önce bina kırmızıyken gelmiş, yada renk körü diye düşünerek daldım içeri.Nihayet tanıdık bi kaç yüz bulabildik.Geçtik içeri oturduk bizimkiler daha çıkmamıştı.Sevdiceğim az ilerde grubun bassistiyle oturuyodu.Sonradan bassist arkadaşımın bana söylediğine göre beni gördüğünde verdiği tepki 'bu kız da gittiğim heryerde karşıma çıkıyo belalım mı oldu ne' olmuş.Ben beyefendi için o kadar yol yürüyeyim,ta nerelere geliyim onu izlemeye onun benim için dediğine bak.Neyse öğrenince sinirlendim ama elemeye gitmişiz finale gitmemek olmaz diye düşündüm ve 3 gün sonraki finale de gittim.Evet içinizden yüzsüz olduğumu düşünenler vardır,ama öyle bi durumdaydım ki karşı koyamıyodum.Finaller ayrı bi olaydı.Bizimkiler sahneye bi çıktı saat 9,sevdiceğimde güneş gözlükleri.Arkadan millet kim bu artist ya kendini satriani falan sanıyo gibi lakırtılar duydum.cevap bile vermedim zatn sevdiceğim çalmaya başlayınca sesleri kesildi.Bide 3 5 kız sevdiceğim adına tezahürat yapmaya başlamazlar mı?Sonra arkadaşım bana dönüp'seninkindeki artisliğe bak ciglipap'demez mii dibimizdede sevdiceğimin yakın arkadaşları oturuyo olmaz mı,duymuşlardır büyük ihtimal.Bizimkiler fighter'ı çalmaya başladı,vokalde sevdiceğimin eski sevgilisi ,hani şu ben bakmıyım diye sevdiceğimin önüne sandalye çeken.Kız bi söyledi bi baktım tezahürat yapıyorum.Sonra dedim napıyorum lan ben.Gece sonunda bizim grup hakettiği ödülleri almış.Almış diyorum çünkü ben sonuna kadar kalamadım.O yıldan sonra,her yıl gitmeye devam ettim ama hiçbiri o kadar zevkli olmadı.Hele son yarışma tam bi hüsranla sonuçlandı benim için.Onu da başka bi gün anlatırım bu günlük bu kadar yeter.


Dipnot:Başlıktaki espri bir arkadaşıma itafen yapılmıtır,normalde yapmam böyle şeyler,hadi eyvallah.

22 Haziran 2011 Çarşamba

Alo Askım Susmaa

Bildiğiniz üzere Salim'in çok sevdiğim bir şarkısının nakarat sözleri bunlar.Aynı zamanda sevdiceğimin bana ,bizzat gözlerimin içine bakarak söylediği şarkılardan biridir.Tamam pek romantik olmayabilir,ben de biliyorum ama içinde 'Aşkım' geçiyo.Telefon sapıklığı yaptığım dönemlerde arayıp dinletmeyi de düşündüm de sonradan anlar diye vazgezgeçtim.Aslında o kadar şey yapmışım çekinmemişim,bunu niye yapamamışım anlamadım.Belki ilerde yaparım dicemde nerde yapıcam,çocuk özel numarayı görünce meşgulü basıyo direk.Bunu da yeni huy edindi.Önceden açardı muhabbet bile ederdi.Ne zaman ki sapık ,yani bendeniz,durumu ciddiye bindi,o zamandan ber açmıyo özelleri.Bende çareler tükenmez tabi,ankesörlü telefon diye bişi var sonuçta.Bide bizim şehrin alan kodu çıktığı için,açıyo telefonu.Kısa bi hal hatır muhabbetinin ardından 'Çıkartamadım ya sen kimdin?'sorusu geliyo.İşte o zaman anlıyosun ki muhabbetin sonu yakın.'nasıl hatırlamazsın,ben,çılgın aşık'diyorum ardından küt telefon yüzüme kapanıyo.Bi aralar numarası değişmişti,bende uzunca bi süre benim yüzümden dğiştirdi sanmıştım ama sonradan öğrendim ki telefonunu denize düşürmüş,sonra da gitmiş yeni hat almış.Tabi yeni numarayı bulmam 2 haftamı falan aldı.O esnada da napsam ne etsem diye düşünürken,yine aklıma dahiyane fikirlerimden biri geldi.Oturdum bilgisayarın başın,açtım facebooku,üye ol dedim ......'in Sapığı adında bi hesap oluşturdum.Profil fotoğrafına da rezil bi resmini koydum.Bildiğin fotoğraf albümü var zaten çocuğun bende.Eskilerden,pek ortalarda olmayan bi fotosunu koyayım ki sıradan bi sapık olduğumu sanmasın,ayağını denk alsın dedim.Ardından 'Aşkitooom,nerelerdesin,telefonun niye kapalı,çok merak ettim seni'diye mesaj gönderdim.Cevap mevap yok tabii,baktım engellemiş.Ardından bi kaç arkadaşı ekledi.Vayy dedim herkese anlatmış beni,demek ki baya etkileyebilmişim onu.Amerika da okuyan bi arkadaşı bile ekledi.Oralara kadar yürümüş gitmiş namım.Çocukla muhabbet bile ettik facebooktan.Döktüm içimi rahatladım valla.Sonunda bi baktım neredeyse kanka olmuşuz çocukla.Benden hesabı dondurmamı istedi kibarca.Bunu tehtidler savurarak yapsaydı kapatmazdım ama çocuk benle gayet nazik konuşunca peki dedim kendine iyi bak o zaman belki biyerlerde karşılaşırız dedim kapattım hesabı.Zaten her platoniğin olduğu gibi benimde sevdiceğimle konuştuğum fake bi hesabım vardı.Yeni numarasını da ordan istemiştim.Abazan.Müstahak ama ona.Önüne gelene verirse numarasını böyle olur işte.Şimdi benim numaram onda Ezgi diye kayıtlı olduğu için,numaramı gizlemeden arayamıyorum artık.Aslında ararım da çocuk Ezginin de ben olduğumu öğrenince iyice paranoyak olucak.Yazık hiç çaktırmıyım ben en iyisi.Ama gizliden de açmıyo ki.Sonunda itiraf edicem o olucak.'Aslında Ezgi diye biri yok,o aslında telefon sapığı,telefon sapığıda aslında benim,yani ortada benden başka kız yok sana yavşıyan 'dicen bütün havası yerle bir olcak.hayatıma biraz atraksiyon katmaya karar verirsem yaparım bunu ilerde bilrsiniz,deliyim gözü kara deliyimm.

19 Haziran 2011 Pazar

Birlikte olamayacaksak tanrı neden karsılasmamızı istedi?

Tesadüf mü dersiniz buna yoksa kader mi bilmiyorum.Ama ben ne zaman onu çok özlesem,görmek için tanrıya yalvarsam biyerlerde karşıma çıkıyo.He erdin mi derseniz,yok henüz o kadar olmadım.Sadece görmemin daha imkanlı olduğu zamanlarda yapıyorum bunu.Yani tutupta çocuğun istanbulda olduğunu bile bile 'allam nolur göriyim,şu köşeeyi dönünce çıksın karşıma'demek pek akıl karı gibi durmuyo.Yani tanrı beni severde,mucize göstericek kadar da değildir diye düşünüyorum.Ama görmem için az da olsa bir umut varsa affetmiyorum.Birden dikiliveriyorum karşısına,o da feleğini şaşırıyo.Bugün onun uğradığı cafelerden birinin önünden geçerken kafamı kaldırıp terasa baktım.Geçen seferkinde kafamı kaldırdığımda onu bulmuştum ama bu sefer o değildi elinde sigara aşağıya bakan.Ama en yakın arkadaşıydı.Gördüğümü çaktırmamak için hemen eğdim kafamı aşağı.Gerçi ben bu durumlarda pek yetenekli değilim büyük ihtimal çocuk anlamıştır gördüğümü ve o esnada 'Eyvah yine yakalandık,birazdan biter burnumuzun dibinde'diye düşünüyorda olabilir.Sonra hemen basit bi bağlantı kurdum kafamda;eğer müstakbel kaynım burdaysaa,sevdiceğimde pek uzaklarda olamazdı.Neyse bunu düşüne düşüne,bi işimi halletmek için dersaneye uğradım.Dersaneden çıktıktan sonra,arkadaşımla o cafeye gitmeye karar verdik.Ama arkadaşı sokağa inmişti bu sefer.Sanki sokakta birinin gelmesini beklyo gibi bir hali vardı.Yanımızdan geçip aşağı doğru devam ederken,bende arkamı dönüp bir baktım,sevdiceğim.Neyse tokalaştılar falan sonra aşağı doğru devam ettiler.Bu çocuk hep önüme taş kouyuyo zaten.Bi kere benm lehime bi icraatta bulunduğunu görmedim.Geçen de,geçen dediğim oldu 2 3 ay,takip ediyorum sevdiceğimi,aslında tam takip etmekde değil,ben arkadaşımla yürüyodum,arkadaşım arkasını döndü o esnada 'aha arkadalar' dedi.Bi süre onlar arkada biz önde yürüdük öylece.Sonra arkadaşımın aklına dahiyane bir fikir geldi.Yavaşladık öne geçmelerini bekledik.Öne geçtikten sonra yol ayrımına geldiler.Benim sevdiceğim ,benmde tahmin ettiğim yoldan gitmek isterken,bu arkadaşı tuttu bunun kolundan diğer yola çekti.Takip ediyoruz ya bende atladım direk peşlerine o yoldan gidelim diye,ama allahtan benimde en az müstakbel kaynım kadar kurnaz bir arkadaşım vardı.Tuttu beni hayır diğer yoldan gidicez dedi.Biraz sonra benimkinin haklı olduğunu anladım.100 metre kadar yürüdükten sonra baktım alt yolu bizim yola bağlayan sokaktan tekrar yolumuza çıktılar.Ama yine arkamızdalardı ,bu sefer takip eden değil,takip edilendik.Onlardan önce varmıştık gidicekleri cafeye.Aslında oraya gidiceklerini tahmin etmek çokda güç değildi.Yazında,bütün gün orda malak gibi yatarlardı zaten.Bugünde yptıkları aynen buydu.Ben onların aşağı devam ettiklerini gördükten sonra geçtim yine cafenin terasına oturdum.20 dkka kadar sonra yine geldiler.Arkadaki bi masaya oturdular,pardon malak gibi yayıldılar.Bende zaten kıçım onlara dönük oturduğumdan,bi cacık göremiyodum.Habire arkadaşıma 'bakıyo mu?' demekten sıkıldım desem yalan olur sıkılmadım da ,o her defasında ona bakıp,'hayır ' demekten sıkıldı gibi oldu hafiften.Gerçi bi defa bakmış.Bi ara ben yan masaya tavla istemeye gitmiştim.Neyse tavlayı aldım geldim oturdum masaya.Yine aynı soruyu sordum'baktı mı?'.Cevap bu sefer daha bi iç açıcıydı.'tavlayı alıp gelene kadar hep sana baktı'.Yehaaa işte beklediğim cevap buydu.Peki o zaman niye daha sık bakmamıştı.Başka zaman ökz gibi bakardı.Cevap Teoman'ın yeni albündeki şarkılardan birinde gizliydi 'bana öyle bakma,anlıycaklar:'Evet evet.İşte bana rahat rahat bakamamasının sebebi buydu.Acaba yanımdaki arkadaşımla aramda duygusal bir bağ mı var sanmışidi.Öyleyse teomanın şarkısı ve arkadaşımı sevdiceğim sanması herşeyi açıklıyordu.Ayy kıskandı tabii bebişim.Bana trip atıyorda olabilir tabi.Yani bana bakamamasının ardında yatan neden illa bunlardan biri size en uygun olanını da siz seçin artık.Hadi kaçtım.

17 Haziran 2011 Cuma

bir ben var benden iceri benden öte benden ziyade

Kişilik bölünmesi denen şeyi yaşıyor olabilir miyim acaba şu sıralar.Sanki içimde başka biri var ve o kadar baskın ki habire onun dediği oluyor.Ben diyorum hadi çıkıp bişiler yapalım.O diyor otur oturduğun yerde uğraşamam şimdi hazırlanmayla falan.Ben diyorum şu filmi izliyim bugün,o diyo yok bunun 2.si daha iyi.Birincisiydi ,yok ikincisiydi derken ,üçüncü ben çıkıyor ortaya ve bırakın bunları da yeni film girmiş vizyona onu izlemeye gidelim diyor.Sonra kendimi iç seslerimle kavga ederken buluyorum.Bildiğin manyadım yani.Ve sonuç,kazanan hep iç ses oluyor.Bugün arkadaşlarla dışarı çıktık.Uzun zamandır göremediğim sevdiceğimle karşılaştık.Yani karşılaştık dediysem cafelerin birinde oturuyordu arkadaşlarıyla.Önümde iki seçenek vardı orda oturmak ya da hiç bişey olmamış gibi yoluma devam edip oturmak için başka bi yer bulmak.Ben sevdiceğimi görünce dedim direk 'tamam,buraya oturuyoruz.'.Hobaa ordan çıktı iç ses 'Hayır,yapma bunu.Tam ondan kurtulmaya çalışırken bi kere daha yenik düşme ona.'Neyse kısa bi tartışmadan sonra ben kazandım ve geçtim oturdum bi masaya.Ama iç ses susmuyo mubarek.'İyi halt ettin,bu kadar güçsüzsün sen işte,ona bu kadar karşı koyabiliyosun anca'.İç sesimle yaptığım bi tartışmanın ardından kazanan yine  o oldu ve kaldırdım bizimkileri masadan,'yürüyün garson gelmeden tüyelim'.onlar da bi anlam veremediler tabii duruma.Bilmiyolardı ki o sırada ne fırtınalar kopuyordu benim içmde.Sevdiceğimi bırakmıştım orda ve onu hiç görmemişim gibi davranmak zorundaydım.Ordan biraz daha aşağıda başka bir cafeye oturduk.Ben de o esnada kendime bunu nasıl yapabildiğimi sorup duruyodum.Aslında bu ona ikinci defa karşı koyuşumdu.Geçen bir arkadaşım mesaj attı aynı yerde onu gördüğünü söyledi.Ve ben naptım?Kalkıp uçar adımlarla ona gitmem gerekirken,işim var şimdi,gelemem dedim.İşim falan yoktu aslında,bunu bende bal gibi biliyodum.Sadece kendime bahaneler üretiyordum gitmemek için.Şimdi burda bi çelişki yok mu diyceksiniz.Hem sevdiceğim diyosun,uğruna şarkılar,türküler yapıyosun,sonra da onu görünce basıp gidiyosun.Aslında yok.Kalkıp gittim daha doğrusu kaçtım çünkü onu seviyorum.Ve buna bir dur demezsem herşey daha kötü olucak.Ben buna devam ettikçe,o rahatsız olucak,sonra söylenicek ben bunu duyucam daha kötü olucam yani olay dönüp dolaşıp beni üzücek.Ha sen böyle yapınca ondan kurtulucak mısın derseniz bilmiyorum.Ne kadar işe yarar,nereye kadar tutabilirim kendimi, ne zaman vazgeçer oturup ağlanmaya devam ederim,mechul.O zamana kadar devam ettirmeliyim bu durumu.

Edit:Az önce iç sesimle yine kavga ederken buldum kendimi.Ben akşam yemeği yemek isterken,o bana 'İnek gibi oldun,boşanda semerini ye'diye diretiyodu.ama bu sefer ben kazandım ve inek gibi yedim.Mutluyum.

16 Haziran 2011 Perşembe

-1 de yazıcaktım bu sehrin tabelasına

Evet yapıcaktım bunu da.Öyle psikopat bir ruh hali içindeydim yani onun gidiceğini öğrendiğimde.Her ne kadar yüzünü kırk yılda bir görebilsem de aynı şehirde,yakınlarımda biyerlerde olduğunu bilmek beni rahatlatıyordu.Benim sevdiceğim müzisyen olma sevdasına düşüp ÖSS ye çalışmadığı için ilk yıl kazanamamıştı haliyle sınavı.O yıl arada yolda,orda burda karşılaşırdık.Bende bunu dikkate alarak ona göre yürürdüm yolda.Şehrin her metrekaresini bildiğin tarardım gözlerimle.Gerçi ne zaman karşılaşsak ben hep geç farkederdim,sonrada mal gibi o muydu ya cidden diye arkamı dönüp yakalanırdım ona.Sonra ertesi yıl o yine sınava girdi nihayet özelde olsa kazanabildi biyerleri.Kazanması beni de mutlu etti, üniversiteli olucaktı nihayetinde.Ama İstanbula gidicek olması beni psikolojik bunalımlara itiyordu.Sonra ben yine dayanamadım ikinci mesajımı gönderdim ona facebooktan.İstanbula gidiyomuşsun -1 yazıcam bu şehrin tabelasına diye.İlkinde olduğu gibi buna da cevap gelmedi tabii.Aslında bi cevap da beklemiyordum bu sefer.Ne diyebilirdi ki aman dikkat et Karayolları'na yakalanma falan mı?O gitti ve benim elimden hiçbir şey gelmedi.Artık yılda iki bilemedin üç kere görüyorum.Ama alıştım bu duruma.Mesela başlarda şey olurdu,yolda ona benzeyen birini gördüğümde heycan yapar yine arkamı döner bakardım,ama ne bulduğum yüz onun yüzü,ne de baktığım gözler onun gözleri olurdu.Bir kaç ay önce belediye otobüsünde eve dönerken,kırmızı ışıkta bekleyen birini gördüm.Otobüs yaklaşınca daha net seçebildim yüzünü.Oydu iştee.Yoksa değil miydi?Beynim bana oyunlar oynuyo olabilir miydi?Yok devenin nalı.Bildiğin oydu işte.hemen kalkttım oturduğum yerden butona bastım ama otobüsün ancak bir sonraki durakta durucağını bildiğim için 'kaptan durduruver şu otobüsü bea' diyemedim .Bi de şoförün triplerini çekemezdim o esnada zaten elim ayağıma dolanmıştı.Durağa varmasını bekledim otobüsün.Durunca indim ve geldiğim yolları koşar adımlarla geri arşınladım.Ama onu gördüğüm yere gelince ,yerinde yeller esiyordu.O kadar insanın arasında onu seçmeye çalıştım ama yoktu işte,yine gitmişti.Söylene söylene indiğim durağa geri dönerken bir yandan da 'sıyırdım mı artık acaba' diye kendi kendime düşünmekteydim.Sıyırmadığımı anlamam çok uzun sürmedi allahtan.Eve gelince facebookta profiline baktım ve burda olduğunu anladım.İki gün sonrada eski okulunu ziyarete geldi.Geldi de noldu?bi bok.Ben yine yanına gidip iki kelimeyi bir araya getirip bir cümle kuramadım.Sanırım ben bu işi hiç yapamıcam.Yani yanına gidip 'merhabaaa,nasıl gidiyor?' diyemem.Yok bende o göt.Ben anca uzaktan severim,uzaktan keserim,uzaktan özelden arar sesini dinlerim yada uzaktan takip ederim ki farketmesin.Mesafe kısaldıkça heycan yapıyorum ben.

14 Haziran 2011 Salı

seni ben ellerin olsun diye mi sevdim?

Yoo gayette benim ol diye sevdim.Peki oldun mu?Hayır.Zaten ne zaman istediğim bir şey gerçek oldu ki.Bir uğursuzluktur gidiyor.Kurşun falan döktürmeli.Neyse gelelim onun ellerin olucağını sezdiğim o uğursuz güne.Ben şizofrenliğin dibine vurmuş,onun da beni sevdiğini düşünürken bir gün bir baktım benim sevdiceğim o sevimsizin pembe şemsiyesi altında etrafa mutluluk saçıyorlar.Ben bir sinirlen,hayal dünyamda biz çıkıyoruz ya,mubarek çocuk beni aldatmış sanki.Etmediğim hakaret küfür kalmadı arkasından.Sonra bir de oturup düşündüm ben nerde yanlış yaptım diye.E haliyle bulamadım.Çünkü sorunun nerde olduğunu bulmam için taa en eskiye,onunla ilk karşılaştığımız güne gitmem gerekiyormuş.Ne gündü ama.Yıldırım aşkıydı benimki.Daha gördüğüm anda kalpler falan çıktı gözlerimden.Yaptığı her espride ağzım kulaklarıma vardı.Nice sonra öğrendim çocuğun gitarist olduğunu.Ve işte aramızdaki herşeyin daha başlayamadan bittiği anda, bunu öğrenmemden hemen sonra oldu.Çocuk eline aldı gitarı döndü bana 'Ne söylemek istersin?' diye sordu.Benim' Kenan Doğulu' dememle birlikte yüzünde oluşan alaycı gülümseme ve benim deve kuşu olup kafamı magmaya kadar gömmek istemem bir oldu.İşte daha başlangıçta yapmıştım en büyük hatayı,ne akla hizmet Kenan Doğulu dediysem.Yaş küçük tabii daha 14 üm.Sonradan ben bir hırs yap,sevdiği müzisyen,grup ne varsa buldum dinledim.Şuan ki müzik zevkimde de baya etkisi vardır bunların.Her neyse ,ben bunları gördükten bir kaç hafta sonra çıkmaya başladılar zaten.Ben de o andan sonra bir hançer gibi her dakika kalbime saplanan bu ızdıraptan kurtulmaya çalıştım.Yani koy göte gitsin moduna girmeye çalıştım bir süre.Sonra baktım olmuyor,hiç birşey olmamış gibi devam ettim onu kesmeye,bahçede,kantinde ,yanında sevgilisi varken  her daim yakınlarındaydım.Sevgilisi de kıl olmaya başladı tabii bana.Hatta bir keresinde sandalyeyi çekti çocuğun önüne ben kesmeyeyim diye.İşte o vakit sayın Atilla İlhan'ın yazdığı şu dizeler benim için bir kere daha hayat buldu:

Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu,ağlardım
Beni sevmiyordun,bilirdim
Bir sevdiğin vardı,duyardım
Çöp gibi biriydi,ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu,ağlardım...

13 Haziran 2011 Pazartesi

sevdim seni bir kere

       Evet bu blogu sevdiceğim için açtım.Ha girerde okurmu bilemiyorum ama okusaydı iyi olurdu hani.Aslında rezil de olabilirdim bilemedim şimdi.Platoniklik zor zanaat.Nasıl tepkiler verebiliceğini kestiremiyosun  önceden.Çünkü tanımıyosun onu.Mesela telefonda numaranı gizleyip aradığında içinde '' acaba yine küfür eder mi'' endişesi oluyor hep.Biliyosun %90 sıralıycak o ağzına geleni yine ama kendini de alamıyosun  aramaktan.Peki sen mal mısın? bunu bile bile niye arıyosun kardeşim? Gel de çık bu işin içinden çıkabilirsen.Aşık olmak zordur ama platonik olmak ondan daha  zordur.Ben bu işin kitabını yazıcak duruma geldim sanırım artık.Ama kitap yazmadan önce blog camiasına bir el atayım dedim nasıl olsa bi gün bi yayın evi beni de keşfeder bana da kitap teklifi yapar bende elimde kitap yayınevi yayınevi dolaşmaktan yırtarım kitabımı bastırmak için.Yani uzun lafın kısası yazmaya biyerlerden başlamalı artık diye düşünerek açtım bu blogu.Umarım bir kaç takipçim olurda göt gibi kalmam.