22 Haziran 2011 Çarşamba

Alo Askım Susmaa

Bildiğiniz üzere Salim'in çok sevdiğim bir şarkısının nakarat sözleri bunlar.Aynı zamanda sevdiceğimin bana ,bizzat gözlerimin içine bakarak söylediği şarkılardan biridir.Tamam pek romantik olmayabilir,ben de biliyorum ama içinde 'Aşkım' geçiyo.Telefon sapıklığı yaptığım dönemlerde arayıp dinletmeyi de düşündüm de sonradan anlar diye vazgezgeçtim.Aslında o kadar şey yapmışım çekinmemişim,bunu niye yapamamışım anlamadım.Belki ilerde yaparım dicemde nerde yapıcam,çocuk özel numarayı görünce meşgulü basıyo direk.Bunu da yeni huy edindi.Önceden açardı muhabbet bile ederdi.Ne zaman ki sapık ,yani bendeniz,durumu ciddiye bindi,o zamandan ber açmıyo özelleri.Bende çareler tükenmez tabi,ankesörlü telefon diye bişi var sonuçta.Bide bizim şehrin alan kodu çıktığı için,açıyo telefonu.Kısa bi hal hatır muhabbetinin ardından 'Çıkartamadım ya sen kimdin?'sorusu geliyo.İşte o zaman anlıyosun ki muhabbetin sonu yakın.'nasıl hatırlamazsın,ben,çılgın aşık'diyorum ardından küt telefon yüzüme kapanıyo.Bi aralar numarası değişmişti,bende uzunca bi süre benim yüzümden dğiştirdi sanmıştım ama sonradan öğrendim ki telefonunu denize düşürmüş,sonra da gitmiş yeni hat almış.Tabi yeni numarayı bulmam 2 haftamı falan aldı.O esnada da napsam ne etsem diye düşünürken,yine aklıma dahiyane fikirlerimden biri geldi.Oturdum bilgisayarın başın,açtım facebooku,üye ol dedim ......'in Sapığı adında bi hesap oluşturdum.Profil fotoğrafına da rezil bi resmini koydum.Bildiğin fotoğraf albümü var zaten çocuğun bende.Eskilerden,pek ortalarda olmayan bi fotosunu koyayım ki sıradan bi sapık olduğumu sanmasın,ayağını denk alsın dedim.Ardından 'Aşkitooom,nerelerdesin,telefonun niye kapalı,çok merak ettim seni'diye mesaj gönderdim.Cevap mevap yok tabii,baktım engellemiş.Ardından bi kaç arkadaşı ekledi.Vayy dedim herkese anlatmış beni,demek ki baya etkileyebilmişim onu.Amerika da okuyan bi arkadaşı bile ekledi.Oralara kadar yürümüş gitmiş namım.Çocukla muhabbet bile ettik facebooktan.Döktüm içimi rahatladım valla.Sonunda bi baktım neredeyse kanka olmuşuz çocukla.Benden hesabı dondurmamı istedi kibarca.Bunu tehtidler savurarak yapsaydı kapatmazdım ama çocuk benle gayet nazik konuşunca peki dedim kendine iyi bak o zaman belki biyerlerde karşılaşırız dedim kapattım hesabı.Zaten her platoniğin olduğu gibi benimde sevdiceğimle konuştuğum fake bi hesabım vardı.Yeni numarasını da ordan istemiştim.Abazan.Müstahak ama ona.Önüne gelene verirse numarasını böyle olur işte.Şimdi benim numaram onda Ezgi diye kayıtlı olduğu için,numaramı gizlemeden arayamıyorum artık.Aslında ararım da çocuk Ezginin de ben olduğumu öğrenince iyice paranoyak olucak.Yazık hiç çaktırmıyım ben en iyisi.Ama gizliden de açmıyo ki.Sonunda itiraf edicem o olucak.'Aslında Ezgi diye biri yok,o aslında telefon sapığı,telefon sapığıda aslında benim,yani ortada benden başka kız yok sana yavşıyan 'dicen bütün havası yerle bir olcak.hayatıma biraz atraksiyon katmaya karar verirsem yaparım bunu ilerde bilrsiniz,deliyim gözü kara deliyimm.

19 Haziran 2011 Pazar

Birlikte olamayacaksak tanrı neden karsılasmamızı istedi?

Tesadüf mü dersiniz buna yoksa kader mi bilmiyorum.Ama ben ne zaman onu çok özlesem,görmek için tanrıya yalvarsam biyerlerde karşıma çıkıyo.He erdin mi derseniz,yok henüz o kadar olmadım.Sadece görmemin daha imkanlı olduğu zamanlarda yapıyorum bunu.Yani tutupta çocuğun istanbulda olduğunu bile bile 'allam nolur göriyim,şu köşeeyi dönünce çıksın karşıma'demek pek akıl karı gibi durmuyo.Yani tanrı beni severde,mucize göstericek kadar da değildir diye düşünüyorum.Ama görmem için az da olsa bir umut varsa affetmiyorum.Birden dikiliveriyorum karşısına,o da feleğini şaşırıyo.Bugün onun uğradığı cafelerden birinin önünden geçerken kafamı kaldırıp terasa baktım.Geçen seferkinde kafamı kaldırdığımda onu bulmuştum ama bu sefer o değildi elinde sigara aşağıya bakan.Ama en yakın arkadaşıydı.Gördüğümü çaktırmamak için hemen eğdim kafamı aşağı.Gerçi ben bu durumlarda pek yetenekli değilim büyük ihtimal çocuk anlamıştır gördüğümü ve o esnada 'Eyvah yine yakalandık,birazdan biter burnumuzun dibinde'diye düşünüyorda olabilir.Sonra hemen basit bi bağlantı kurdum kafamda;eğer müstakbel kaynım burdaysaa,sevdiceğimde pek uzaklarda olamazdı.Neyse bunu düşüne düşüne,bi işimi halletmek için dersaneye uğradım.Dersaneden çıktıktan sonra,arkadaşımla o cafeye gitmeye karar verdik.Ama arkadaşı sokağa inmişti bu sefer.Sanki sokakta birinin gelmesini beklyo gibi bir hali vardı.Yanımızdan geçip aşağı doğru devam ederken,bende arkamı dönüp bir baktım,sevdiceğim.Neyse tokalaştılar falan sonra aşağı doğru devam ettiler.Bu çocuk hep önüme taş kouyuyo zaten.Bi kere benm lehime bi icraatta bulunduğunu görmedim.Geçen de,geçen dediğim oldu 2 3 ay,takip ediyorum sevdiceğimi,aslında tam takip etmekde değil,ben arkadaşımla yürüyodum,arkadaşım arkasını döndü o esnada 'aha arkadalar' dedi.Bi süre onlar arkada biz önde yürüdük öylece.Sonra arkadaşımın aklına dahiyane bir fikir geldi.Yavaşladık öne geçmelerini bekledik.Öne geçtikten sonra yol ayrımına geldiler.Benim sevdiceğim ,benmde tahmin ettiğim yoldan gitmek isterken,bu arkadaşı tuttu bunun kolundan diğer yola çekti.Takip ediyoruz ya bende atladım direk peşlerine o yoldan gidelim diye,ama allahtan benimde en az müstakbel kaynım kadar kurnaz bir arkadaşım vardı.Tuttu beni hayır diğer yoldan gidicez dedi.Biraz sonra benimkinin haklı olduğunu anladım.100 metre kadar yürüdükten sonra baktım alt yolu bizim yola bağlayan sokaktan tekrar yolumuza çıktılar.Ama yine arkamızdalardı ,bu sefer takip eden değil,takip edilendik.Onlardan önce varmıştık gidicekleri cafeye.Aslında oraya gidiceklerini tahmin etmek çokda güç değildi.Yazında,bütün gün orda malak gibi yatarlardı zaten.Bugünde yptıkları aynen buydu.Ben onların aşağı devam ettiklerini gördükten sonra geçtim yine cafenin terasına oturdum.20 dkka kadar sonra yine geldiler.Arkadaki bi masaya oturdular,pardon malak gibi yayıldılar.Bende zaten kıçım onlara dönük oturduğumdan,bi cacık göremiyodum.Habire arkadaşıma 'bakıyo mu?' demekten sıkıldım desem yalan olur sıkılmadım da ,o her defasında ona bakıp,'hayır ' demekten sıkıldı gibi oldu hafiften.Gerçi bi defa bakmış.Bi ara ben yan masaya tavla istemeye gitmiştim.Neyse tavlayı aldım geldim oturdum masaya.Yine aynı soruyu sordum'baktı mı?'.Cevap bu sefer daha bi iç açıcıydı.'tavlayı alıp gelene kadar hep sana baktı'.Yehaaa işte beklediğim cevap buydu.Peki o zaman niye daha sık bakmamıştı.Başka zaman ökz gibi bakardı.Cevap Teoman'ın yeni albündeki şarkılardan birinde gizliydi 'bana öyle bakma,anlıycaklar:'Evet evet.İşte bana rahat rahat bakamamasının sebebi buydu.Acaba yanımdaki arkadaşımla aramda duygusal bir bağ mı var sanmışidi.Öyleyse teomanın şarkısı ve arkadaşımı sevdiceğim sanması herşeyi açıklıyordu.Ayy kıskandı tabii bebişim.Bana trip atıyorda olabilir tabi.Yani bana bakamamasının ardında yatan neden illa bunlardan biri size en uygun olanını da siz seçin artık.Hadi kaçtım.

17 Haziran 2011 Cuma

bir ben var benden iceri benden öte benden ziyade

Kişilik bölünmesi denen şeyi yaşıyor olabilir miyim acaba şu sıralar.Sanki içimde başka biri var ve o kadar baskın ki habire onun dediği oluyor.Ben diyorum hadi çıkıp bişiler yapalım.O diyor otur oturduğun yerde uğraşamam şimdi hazırlanmayla falan.Ben diyorum şu filmi izliyim bugün,o diyo yok bunun 2.si daha iyi.Birincisiydi ,yok ikincisiydi derken ,üçüncü ben çıkıyor ortaya ve bırakın bunları da yeni film girmiş vizyona onu izlemeye gidelim diyor.Sonra kendimi iç seslerimle kavga ederken buluyorum.Bildiğin manyadım yani.Ve sonuç,kazanan hep iç ses oluyor.Bugün arkadaşlarla dışarı çıktık.Uzun zamandır göremediğim sevdiceğimle karşılaştık.Yani karşılaştık dediysem cafelerin birinde oturuyordu arkadaşlarıyla.Önümde iki seçenek vardı orda oturmak ya da hiç bişey olmamış gibi yoluma devam edip oturmak için başka bi yer bulmak.Ben sevdiceğimi görünce dedim direk 'tamam,buraya oturuyoruz.'.Hobaa ordan çıktı iç ses 'Hayır,yapma bunu.Tam ondan kurtulmaya çalışırken bi kere daha yenik düşme ona.'Neyse kısa bi tartışmadan sonra ben kazandım ve geçtim oturdum bi masaya.Ama iç ses susmuyo mubarek.'İyi halt ettin,bu kadar güçsüzsün sen işte,ona bu kadar karşı koyabiliyosun anca'.İç sesimle yaptığım bi tartışmanın ardından kazanan yine  o oldu ve kaldırdım bizimkileri masadan,'yürüyün garson gelmeden tüyelim'.onlar da bi anlam veremediler tabii duruma.Bilmiyolardı ki o sırada ne fırtınalar kopuyordu benim içmde.Sevdiceğimi bırakmıştım orda ve onu hiç görmemişim gibi davranmak zorundaydım.Ordan biraz daha aşağıda başka bir cafeye oturduk.Ben de o esnada kendime bunu nasıl yapabildiğimi sorup duruyodum.Aslında bu ona ikinci defa karşı koyuşumdu.Geçen bir arkadaşım mesaj attı aynı yerde onu gördüğünü söyledi.Ve ben naptım?Kalkıp uçar adımlarla ona gitmem gerekirken,işim var şimdi,gelemem dedim.İşim falan yoktu aslında,bunu bende bal gibi biliyodum.Sadece kendime bahaneler üretiyordum gitmemek için.Şimdi burda bi çelişki yok mu diyceksiniz.Hem sevdiceğim diyosun,uğruna şarkılar,türküler yapıyosun,sonra da onu görünce basıp gidiyosun.Aslında yok.Kalkıp gittim daha doğrusu kaçtım çünkü onu seviyorum.Ve buna bir dur demezsem herşey daha kötü olucak.Ben buna devam ettikçe,o rahatsız olucak,sonra söylenicek ben bunu duyucam daha kötü olucam yani olay dönüp dolaşıp beni üzücek.Ha sen böyle yapınca ondan kurtulucak mısın derseniz bilmiyorum.Ne kadar işe yarar,nereye kadar tutabilirim kendimi, ne zaman vazgeçer oturup ağlanmaya devam ederim,mechul.O zamana kadar devam ettirmeliyim bu durumu.

Edit:Az önce iç sesimle yine kavga ederken buldum kendimi.Ben akşam yemeği yemek isterken,o bana 'İnek gibi oldun,boşanda semerini ye'diye diretiyodu.ama bu sefer ben kazandım ve inek gibi yedim.Mutluyum.

16 Haziran 2011 Perşembe

-1 de yazıcaktım bu sehrin tabelasına

Evet yapıcaktım bunu da.Öyle psikopat bir ruh hali içindeydim yani onun gidiceğini öğrendiğimde.Her ne kadar yüzünü kırk yılda bir görebilsem de aynı şehirde,yakınlarımda biyerlerde olduğunu bilmek beni rahatlatıyordu.Benim sevdiceğim müzisyen olma sevdasına düşüp ÖSS ye çalışmadığı için ilk yıl kazanamamıştı haliyle sınavı.O yıl arada yolda,orda burda karşılaşırdık.Bende bunu dikkate alarak ona göre yürürdüm yolda.Şehrin her metrekaresini bildiğin tarardım gözlerimle.Gerçi ne zaman karşılaşsak ben hep geç farkederdim,sonrada mal gibi o muydu ya cidden diye arkamı dönüp yakalanırdım ona.Sonra ertesi yıl o yine sınava girdi nihayet özelde olsa kazanabildi biyerleri.Kazanması beni de mutlu etti, üniversiteli olucaktı nihayetinde.Ama İstanbula gidicek olması beni psikolojik bunalımlara itiyordu.Sonra ben yine dayanamadım ikinci mesajımı gönderdim ona facebooktan.İstanbula gidiyomuşsun -1 yazıcam bu şehrin tabelasına diye.İlkinde olduğu gibi buna da cevap gelmedi tabii.Aslında bi cevap da beklemiyordum bu sefer.Ne diyebilirdi ki aman dikkat et Karayolları'na yakalanma falan mı?O gitti ve benim elimden hiçbir şey gelmedi.Artık yılda iki bilemedin üç kere görüyorum.Ama alıştım bu duruma.Mesela başlarda şey olurdu,yolda ona benzeyen birini gördüğümde heycan yapar yine arkamı döner bakardım,ama ne bulduğum yüz onun yüzü,ne de baktığım gözler onun gözleri olurdu.Bir kaç ay önce belediye otobüsünde eve dönerken,kırmızı ışıkta bekleyen birini gördüm.Otobüs yaklaşınca daha net seçebildim yüzünü.Oydu iştee.Yoksa değil miydi?Beynim bana oyunlar oynuyo olabilir miydi?Yok devenin nalı.Bildiğin oydu işte.hemen kalkttım oturduğum yerden butona bastım ama otobüsün ancak bir sonraki durakta durucağını bildiğim için 'kaptan durduruver şu otobüsü bea' diyemedim .Bi de şoförün triplerini çekemezdim o esnada zaten elim ayağıma dolanmıştı.Durağa varmasını bekledim otobüsün.Durunca indim ve geldiğim yolları koşar adımlarla geri arşınladım.Ama onu gördüğüm yere gelince ,yerinde yeller esiyordu.O kadar insanın arasında onu seçmeye çalıştım ama yoktu işte,yine gitmişti.Söylene söylene indiğim durağa geri dönerken bir yandan da 'sıyırdım mı artık acaba' diye kendi kendime düşünmekteydim.Sıyırmadığımı anlamam çok uzun sürmedi allahtan.Eve gelince facebookta profiline baktım ve burda olduğunu anladım.İki gün sonrada eski okulunu ziyarete geldi.Geldi de noldu?bi bok.Ben yine yanına gidip iki kelimeyi bir araya getirip bir cümle kuramadım.Sanırım ben bu işi hiç yapamıcam.Yani yanına gidip 'merhabaaa,nasıl gidiyor?' diyemem.Yok bende o göt.Ben anca uzaktan severim,uzaktan keserim,uzaktan özelden arar sesini dinlerim yada uzaktan takip ederim ki farketmesin.Mesafe kısaldıkça heycan yapıyorum ben.

14 Haziran 2011 Salı

seni ben ellerin olsun diye mi sevdim?

Yoo gayette benim ol diye sevdim.Peki oldun mu?Hayır.Zaten ne zaman istediğim bir şey gerçek oldu ki.Bir uğursuzluktur gidiyor.Kurşun falan döktürmeli.Neyse gelelim onun ellerin olucağını sezdiğim o uğursuz güne.Ben şizofrenliğin dibine vurmuş,onun da beni sevdiğini düşünürken bir gün bir baktım benim sevdiceğim o sevimsizin pembe şemsiyesi altında etrafa mutluluk saçıyorlar.Ben bir sinirlen,hayal dünyamda biz çıkıyoruz ya,mubarek çocuk beni aldatmış sanki.Etmediğim hakaret küfür kalmadı arkasından.Sonra bir de oturup düşündüm ben nerde yanlış yaptım diye.E haliyle bulamadım.Çünkü sorunun nerde olduğunu bulmam için taa en eskiye,onunla ilk karşılaştığımız güne gitmem gerekiyormuş.Ne gündü ama.Yıldırım aşkıydı benimki.Daha gördüğüm anda kalpler falan çıktı gözlerimden.Yaptığı her espride ağzım kulaklarıma vardı.Nice sonra öğrendim çocuğun gitarist olduğunu.Ve işte aramızdaki herşeyin daha başlayamadan bittiği anda, bunu öğrenmemden hemen sonra oldu.Çocuk eline aldı gitarı döndü bana 'Ne söylemek istersin?' diye sordu.Benim' Kenan Doğulu' dememle birlikte yüzünde oluşan alaycı gülümseme ve benim deve kuşu olup kafamı magmaya kadar gömmek istemem bir oldu.İşte daha başlangıçta yapmıştım en büyük hatayı,ne akla hizmet Kenan Doğulu dediysem.Yaş küçük tabii daha 14 üm.Sonradan ben bir hırs yap,sevdiği müzisyen,grup ne varsa buldum dinledim.Şuan ki müzik zevkimde de baya etkisi vardır bunların.Her neyse ,ben bunları gördükten bir kaç hafta sonra çıkmaya başladılar zaten.Ben de o andan sonra bir hançer gibi her dakika kalbime saplanan bu ızdıraptan kurtulmaya çalıştım.Yani koy göte gitsin moduna girmeye çalıştım bir süre.Sonra baktım olmuyor,hiç birşey olmamış gibi devam ettim onu kesmeye,bahçede,kantinde ,yanında sevgilisi varken  her daim yakınlarındaydım.Sevgilisi de kıl olmaya başladı tabii bana.Hatta bir keresinde sandalyeyi çekti çocuğun önüne ben kesmeyeyim diye.İşte o vakit sayın Atilla İlhan'ın yazdığı şu dizeler benim için bir kere daha hayat buldu:

Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu,ağlardım
Beni sevmiyordun,bilirdim
Bir sevdiğin vardı,duyardım
Çöp gibi biriydi,ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu,ağlardım...

13 Haziran 2011 Pazartesi

sevdim seni bir kere

       Evet bu blogu sevdiceğim için açtım.Ha girerde okurmu bilemiyorum ama okusaydı iyi olurdu hani.Aslında rezil de olabilirdim bilemedim şimdi.Platoniklik zor zanaat.Nasıl tepkiler verebiliceğini kestiremiyosun  önceden.Çünkü tanımıyosun onu.Mesela telefonda numaranı gizleyip aradığında içinde '' acaba yine küfür eder mi'' endişesi oluyor hep.Biliyosun %90 sıralıycak o ağzına geleni yine ama kendini de alamıyosun  aramaktan.Peki sen mal mısın? bunu bile bile niye arıyosun kardeşim? Gel de çık bu işin içinden çıkabilirsen.Aşık olmak zordur ama platonik olmak ondan daha  zordur.Ben bu işin kitabını yazıcak duruma geldim sanırım artık.Ama kitap yazmadan önce blog camiasına bir el atayım dedim nasıl olsa bi gün bi yayın evi beni de keşfeder bana da kitap teklifi yapar bende elimde kitap yayınevi yayınevi dolaşmaktan yırtarım kitabımı bastırmak için.Yani uzun lafın kısası yazmaya biyerlerden başlamalı artık diye düşünerek açtım bu blogu.Umarım bir kaç takipçim olurda göt gibi kalmam.