13 Ekim 2011 Perşembe

Sorry,I Love You

     Kaç gündür iki gözüm iki çeşme ağlıyorum.Hani bir derdim falan olduğundan değil ha,bildiğin psikopatlık benim ki.Habire Halil Sezai dinleyesim geliyor,kafam dumaaan falan.Önceleri izleyip ağladığım aşk filmlerinin dozunu arttırıp diziye geçiş yaptım mesela.Hemde en acıklısıyla 'Im sorry i love you' diye bir Kore dizisi.16 bölümlük bir şey ama başka hiç bir ülkenin dizilerinde bulamayacağınız bir aşk barındırıyor içinde.Aslında Türk dizilerine benziyor bir kaç yönden ama içinde gereksiz entrikalar yok bunun.16 bölüm gözyaşı var.Ortada yanıcağınız bir durum yoksa oturup bu iki aşığın haline yanabilirsiniz mesela.Bende finali bugün yaptım hala ağlamaklıyım.Millet reklamlarda gördüğü şeylere özenir ne biliyim magazin programlarındaki ünlülerin yaşantılarına falan bende gider aşk filmlerindeki çiftlere özenirim.Ama sadece özenmekle yetinirim çünkü ömrüm billah arasam öyle bir aşk bulamam.Ha bugünkü yazının mesajı ne derseniz bende size bi siktirin gidin hangi yazının mesajı oldu ki bunun olsun derim.O yüzden hiç mesaj aramakla kasmayın gidin bu diziyi izleyin sonra onların ki aşksa sizinki ne diye bir tartışın içinizde en olmadı bir kaç kelime Korece öğrenirsiniz yanınıza kar kalır. 

9 Ekim 2011 Pazar

Just Fuck It

     Ah şu ağzımı tutmayı bi becerebilsem herşey hallolucak Duygularımı niye içimde saklayamıyorum ki ben,birine aşık olduğumuda tüm okul öğrenmese olmaz.Geçen yazıda bahsettiğim bi çocuk vardı hani,heh işte ben o çocuktan geçen yıldan beri hoşlanıyordum. Ağzımı yine tutamadım,aslında pekde önemsemediğim için o zamanlar çocuğun yakın arkadaşlarından birine söylemiş bulundum.Ne biliyim ben gidip hemen yetiştiriceğini.Sonra iş ciddiye bindi ben bildiğin vuruldum bu çocuğa.Yazın sadece facebooktan konuştuk bi kaç kere.Bi de okulda çocuk bana bi kaç kere gülümseyince ben hemen 'tamam ya o da benden hoşlanıyor'etiketini yapıştırdım malumunuz.Ama gelin görün ki kazın ayağı öyle değilmiş.Bunu da yine aynı kişiden öğrendim.'Abi seviyosan git konuş' saçmalığına kısmen uydum bende.Kısmen diyorum çünkü direk gidip konuşamam ben.Şuana kadar sadece 2 kişiye seni seviyorum dedim.Birinde 10 yaşındaydım yani ordaki seni seviyorumu büyük ihtimal seninle ip atlamayı top oynamayı beslenme çantamı paylaşmayı seviyorum anlamında kullanmışımdır.İkincisi de 2 yıl önceydi ve birincisinden daha saçma nedenlere dayandığı kesin.Ha bi de ikincisini çok gereksiz birine söylemişim bunu da yeni anlıyorum.Yani sütten ağzım yanmış bunda da aynı şeyleri yaşayamam dedim.En azından kıvırma payım olur çocuk kötü bişey söylerse ''ben öyle demedim yeaa o yanlış anlamış,ben sadece hoş çocuk dedim'' diyebilrim tabi bebe ne kadarını yutarsa.Neyse arkadaşına dedim böyle böyle.Tamam ''ben ağzını ararım senin adını vermeden'' dedi.Ertesi gün geldi yanıma konuştun mu dedim.Konuşmuş.Bak bana dediklerini aynen yazıyorum buraya:
A:Bi kız var,senden hoşlanıyomuş
B:Abi bu yıl olmaz ya,malum sınav falan var,hocalarda çok sıkıyo,bu arada kız kim?
A:Biliyosun zaten Ciglipap
B:Dediğim gibi zaman ayıramam bu yıl,seneye belki

Şimdi diyalogdaki hangi saçmalıktan başlıyayım.Ben ağzını ararım diyen arkadaşımın direk adımı vermesinden mi,boş olduğu her dakika bahçede basketbol oynayan bebenin sınav bahanesinin arkasına sığınıp beni 1 yıl bekletebiliceğine inanmasından mı?

Anlıycağınız yine sapım.Ama bu o kadar koymadı yani siktir çekmeyi öğrendim artık canımı sıkan herşeye herkese.